26 Haziran 2012 Salı

Ali Murat İrat, Üç Erkek

 

Ali Murat İrat'dan eğlenceli bir analiz.

Nihat Doğan 1973 Muş doğumlu. Ufakken geldi İstanbul’a. Yıllarca kimlik bunalımı yaşadı. Ancak başkaları kimlikleri için mücadele ederken o star olmanın peşine takıldı. Kim nereye “götürdüyse” gitti. Ancak onca sene geçti kendini bir türlü tarif edemedi. Sonunda bedava makarna dağıtıldığını duymuş olacak ki AKP’ye yanaştı.

Ondan sonra hayatı renklendi. Onunkiyle birlikte bizimki de tabii. Muhafazakar Demokrat dedi kendine. Muhafazakarlığın derinliğini anlayabilecek zekaya sahip olmadığından peşi sıra bir parça patlatıverdi: “Benim olmazsan taciz ederim”. Erkekti. Erkekliğin kitabını yazardı. O, renklendirdiği dünyamızda yeni bir şeyi daha öğretti bize: Bir insan yalnızca “omurilik soğanıyla” da hayatını idame ettirebiliyordu. Survivor denilen yarışmada başarısız olmasının yanı sıra bir de Pascal Nouma’dan kafa yedi. Nouma’nın kafası boş bir yere gelse de rüzgarı Nihat’ı sarstı. Belki de bu nedenleydi bir cenaze namazı kılarken ne yaptığını bilmez bir şekilde hareket etmesi.
Atilla Taş 1975 Adana doğumlu. “Tenim esmer ister” talebiyle ortalara çıktıktan sonra bir laz erkeği olan İsmail Türüt ona “belden aşağısını fazla sallama pek iyi konuşmazlar” senin hakkında dedikten sonra pek iflah olmadı. “Efendisi” Erol Köse bu zatı bulmazdan önce sürdürdüğü sıradan yaşantısını müzik dünyasına atılarak daha da aşağıya çekmesinin ülkede yaratacağı travmayı hiç görmek istemedi. Askerliğinde ise kendi ifadesine göre “asi bir askerdi”. Ancak Türkiye neye ve nasıl asi olduğunu bir türlü öğrenemedi. Ham Çökelek albümünden hemen sonra çöküşe geçen Atilla Taş çocukların sevgilisi olma isteğiyle yaptığı birkaç soytarılığı Türkiye’de kabul ettiremeyince gündemden hızla düştü.
Ve Erol Köse. 1965 Elazığ doğumlu. Eski “Komedi Dans Üçlüsü” üyesi. Şu anda ise “Komedi Dans Teklisi” olarak yaşamını devam ettiriyor. “Atilla Taş’ı icat etti”. Programını uzun vadeliye ayarlayamadığı için çocuğun da başını yakmasına karşın yeni atraksiyonlarla gündemde kalmaya devam etti. "Gülben bugünlere Hülya Avşar'a çaka çaka geldi" sözüyle ne kadar “erkek” olduğunun ipuçlarını vermesine karşın "Cenk Koray Ekran Ödülleri" gecesinde Stelyo Pipis'in adamı olduğu iddia edilen kişi tarafından pataklandı. Pipis’i artık onu sevmiyordu. Olsun o sevilsin ya da sevilmesin ayaktaydı. Çünkü onu bir kişi çok seviyordu ve ondan başka kimsenin sevgisi de önemli değildi: Kendisi.
Bu üç orta yaş şahsiyet muhtemelen orta yaş bunalımlarının doruklarında şimdi. Fakat bunca dertlerinin arasında yine de vatanlarını düşünüyorlar. Bu cengâverler Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı en önemli sorunlardan birisiyle uğraşıyorlar. Suriye ensemizde. Savaş istiyor. Üstelik NATO, ABD emperyalizmi ve bilcümle savaşçı ülkeyi de arkasına almış Suriye. Diyor ki bize demokratikleş. Hapisteki gazetecileri sal, düşünce özgürlüğünün önünü aç, öğrencileri slogan attı, puşi taktı diye yıllarca hapis yatırma, insanları suçsuz yere hapishanelerde süründürme, sana emanet edilen mahkumları cezaevlerinde yakma, Alevi’ne ibadet hakkını tanı, evrensel hukuk değerlerine sahip çık. Bağırıyor Suriye arkasında NATO, İsrail, ABD ve bütün Batı.
Suriye bu denli tepemizdeyken güvence veriyor bize Nihat, Atilla ve Erol’un varlığı. Bu üç erkek bağırıyor olanca gücüyle “Savaşşşş” diye.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder